Giriş Sayfası Yap
   
  çanakkale zaferi
  cumhurbaşkanlarımızın hayatları
 

Abdullah Gül'ün hayat hikayesi

Türkiye’nin 11’inci Cumhurbaşkanı olmasına artık günler kalan Abdullah Gül, siyasi görüşlerini Necip Fazıl’ın Büyük Doğu çizgisiyle oluşturdu. Gül, 12 Eylül döneminde cezaeviyle de tanıştı ve Metris Cezaevi’nde kısa bir süre tutuklu kaldı.1991 yılında RP’den milletvekili seçildikten sonra. Parlamenterliğini aralıksız olarak sürdüren ve bu sürede siyaset ve devletin Başbakanlık dahil her kademesinde bulundu.
Abdullah Gül, siyasal görüşlerinin oluşumunda Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu çizgisi büyük rol oynadı. Lise ve üniversite öğrenimi döneminde Büyük Doğu ile birlikte Milli Türk Talebe Birliği’nin (MTTB) faaliyetlerine katıldı. Gül, bu dönemde Necip Fazıl’ın tüm konferanslarına katılmaya çalıştı.

EVLİLİĞİNİN İLK HAFTASINDA CEZAEVİNE GİRDİ

Abdullah Gül, lisans eğitiminin ardından burslu olarak İngiltere'ye gitti. Gül, Türkiye’ye döndükten sonra 12 Eylül müdahalesi oldu. Gül, 12 Eylül’den çok kısa bir süre sonra Hayrünisa Gül ile yaptığı evliliğinin ilk haftasında İstanbul Erenköy’deki evinden alınıp, tutuklandı. Gül, Sancak Hareketi kapsamında tutuklanarak kısa bir süre Metris Askeri Cezaevi’nde tutuklu kaldı.
Gül, 1983 yılına kadar Sakarya Üniversitesi’nde iktisat dersleri verdikten sonra, İslam Kalkınma Bankası’nda uzman olarak çalışmak üzere Suudi Arabistan’ın başkenti Cidde’ye yerleşti.

OĞLUNUN SÜNNETİ İÇİN GELDİ MİLLETVEKİLİ OLDU

Gül’ün, 1991 yılında olu Ahmet Münir’in sünnet töreni için Türkiye’ye gelmesiyle kendisini Cumhurbaşkanlığına kadar taşıyacak olan aktif siyasi yaşamı başladı. RP Kayseri il teşkilatının yaptığı teklif üzerine Gül, 1991 seçimlerinde RP’nin Kayseri 1’inci sıra milletvekili olup ve Meclis’e girdi.
Gül, çok kısa bir sürede yükselişe geçen RP’nin yönetimine ardından Erbakan’ın parti vitrinini yenileme kararı doğrultusunda dış ilişkilerden sorumlu genel başkan yardımcılığı görevine geldi. RP’nin 1996 yılında DYP ile kurduğu REFAHYOL hükümetinde KKTC, Türk Cumhuriyetlerinden sorumlu Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü olarak görev yaptı.
Gül, 28 Şubat sürecinin ardından RP’nin kapatılması üzerine kurulan FP’ye katıldı. Ardından tutukluluğu biten Tayyip Erdoğan’ın da desteğiyle parti içinde başlayan tartışmalarda Yenilikçilerin öncülüğünü üstlendi. 14 Mayıs 2000 tarihinde yapılan FP’nin büyük kongresinde Erbakan’ın desteklediği Recai Kutan’a karşı genel başkan adayı oldu. Kongrede genel başkanlığı Kutan kazanmasına karşın Gül’ün aldığı beklenenden yüksek oy, daha sonraki AKP’nin de temellerini attı. FP’nin de kapatılmasının ardından Gül, Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde AKP’yi kuran çekirdek kadro arasında yer aldı.

TÜM GÖREVLERE ERDOĞAN’DAN ÖNCE GELDİ

3 Kasım 2002 seçimlerinde AKP’nin tek başına iktidara gelmesi üzerine Tayyip Erdoğan’ın yasağı nedeniyle milletvekili seçilemeyişi nedeniyle Gül, AKP’nin ilk hükümeti olan 58’inci hükümeti kurdu. Yenilenen Siirt seçimleriyle Meclis’e giren Erdoğan’ın Başbakan olması için istifasını verdi. Erdoğan’ın kurduğu 59’uncu hükümette Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev alırken, AKP’de de geçen 4.5 yılın Erdoğan’dan sonra ikinci adamı konumunda oldu. AKP’de “Gül, genel başkan adaylığına da, Başbakanlığa da, Cumhurbaşkanlığına da Erdoğan’dan önce geldi” değerlendirmesi yapıldı.

EŞİ AİHM’DE DAVA AÇTI

Türkiye’nin 11'inci Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül, 1998 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne kayıt yaptırmak istemiş ancak işlemleri, türbanlı olduğu gerekçesiyle yapılmadığı için AİHM’de Türkiye aleyhine dava açmıştı. Gül’ün 2002’de Başbakan olması sonrasında açtığı davayı geri çeken Hayrünnisa Gül, kararının temel nedeninin, yargı kararlarının tartışılmasına fırsat vermemek, güven ve saygıyı sağlamak olduğunu ifade etmişti.

ABDULLAH GÜL BENZER BİR DAVADA TÜRKİYE’Yİ SAVUNDU

Abdullah Gül, Leyla Şahin’in AİHM’de açtığı davada, Dışişleri Bakanı olarak uluslar arası mahkemeye Türkiye adına bir savunma gönderdi. Gül imzasıyla, AİHM’e gönderilen savunmada "Türbanın üniversitelerde laik eğitimle çeliştiği ve bağdaşmadığı" belirtilerek, "gericiliği teşvik ettiği" görüşü dile getirildi. Savunmada, “Türban, çağdaşlaşma yolunda bir geri adımdır. Amaç modernleşme ve çağdaş görüntüyü korumaktır. Siyasal simge haline getirilen başörtüsü, özgürlük sorunu değil politikacılar tarafından şeriat amaçlı kullanılmış bir olgudur" denildi.

 
 
  Bugün 3 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!


 
 
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü 
Kızkardeşimin gelinligi, şehidimin son örtusü. 
Işık lşık, dalga dalga bayrağım, 
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. 
Sana benim gözümle bakmayanın 
Mezarını kazacağım. 
Seni selamlamadan uçan kuşun 
Yuvasını bozacağım. 

Dalgalandığın yerde ne korku ne keder... 
Gölgende bana da, bana da yer ver! 
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar! 
Yurda, ay-yıldızının ışığı yeter. 

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün 
Kızıllığında ısındık; 
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün 
Gölgene sığındık. 

Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı; 
Barışın güvercini, savaşın kartalı... 
Yüksek yerlerde açan çiçeğim; 
Senin altında doğdum, 
Senin dibinde öleceğim. 

Tarihim, şerefim, şiirim, herşeyim; 
Yer yüzünde yer beyen: 
Nereye dikilmek istersen 
Söyle seni oraya dikeyim!

SiteEkle.Com.Tr

Sitekayit.com